Thursday, January 28, 2010

ODTÜ'den Kar Manzaraları


Epey bir süredir Türkiye'nin pek çok yerinde kar yağışı vardı, Ankara'nın yüksek semtlerine de bir ara kar yağmıştı; bazen Dikmen, Çankaya gibi semtlerden gelen arabaların üzerlerinde kar görebiliyorduk. Ancak ilk kez bugün, yani Mohandas Karamchand Gandi'nin ya da sevgili Gandiji Bapu'nun ölümünden 62 yıl sonraki 28 ocak Perşembe günü Ankara'nın tamamında kar yağışı vardı. Uzaklardan Elmadağ da tamamen karla kaplı görünüyordu.
Kar manzaralarının en güzel görüldüğü yerlerden biri de ODTÜ'dür. Memlekette darbe senaryoları pazarda bulunan sebze meyveler veyahut turşular gibi çoğalmışken ben ODTÜ'ye gidip biraz fotoğraf çektim! Bu yazımda bu fotoğrafları yorumlayacağım.
Hep sonlarda verdiğim müzik olayını bu kez başta vereyim. Türkiye'de popüler ve sevilen bir şarkı bu. Bu aralar ne zaman arabada radyoyu açıp kanal arasam mutlaka bu şarkıya rastlıyorum ve neredeyse son bir haftadır her gün, sisli havada eve giderken bu şarkı bana eşlik ediyor: Yaşar Feat - Yulduz Usmanova'dan bir düet: Seni Severdim

Evet, en üstte verdiğim fotoğraf Yalıncak köyüne doğru uzanan ince uzun yolun başlangıcıdır. Bu yolda oldukça hızlı bir tempoyla yarım saat yürürseniz Yalıncak Arkeolojik alanına gidersiniz. Bu yol benim hoşuma giden bir yoldur. Sürekli yokuş olduğu için de kondisyonu artırır. İkinci fotoğraf ise Mimarlık bölümünün havuzuna ait. Ortadaki kayanın tepesinde duran karların üzerine bazen serçeler konuyorlar ve karlar da minik çığlar halinde havuza dökülüyorlar. Bu tür havalarda bakkaldan çakkaldan birkaç somun ekmek alıp kuşlara dağıtmak çok güzel olur, çünkü kuşlar en çok bu havalarda yiyeceksizlikten ölmektedirler. Biz biraz kuruyan ekmekleri her gün düzenli olarak bahçemize mutlaka atıyoruz; serçeler, güvercinler ve de saksağanların yaptıkları cümbüşü görmek insanı mutlu ediyor.
Mimarlık havuzundan yukarı doğru yüründüğünde ODTÜ kütüphanesi görünür. Şimdilerde çok sessizdir. Okul tatil olduğu için kütüphanenin en iyi, en huzurlu zamanıdır. Sessiz sakince oturup okunabilir, kitaplar gün boyunca karıştırılabilir; pencereden de harika kar manzaraları seyredilebilir!..
Kütüphane kapısının karşısında eli kitaplı kadın heykeli vardır ki, sanattan epeyce yoksun bu ülkede bir heykel gördüğümüzde şaşırmamız doğaldır. Keşke ülkemizin her yeri heykellerle donatılmış olsa. Bu heykele müstehcendir diye bir saldırı da olmuştu; kanaatimce insanlar ne kadar sapık olurlarsa heykel gibi tamamen masum sanat eserlerini de o kadar müstehcen bulurlar!..
Rektörlüğe doğru ilerlerken ODTÜ'nün Kayak Merkezine ulaşmış oldum!.. Buraya ben "Kayak Merkezi" ya da ODTÜ'nün Ilgazı diyorum çünkü kar yağınca naylon torbalarla kayılan yer burasıdır. Bugün burada sadece küçük sevimli bir çocuk kayıyordu. Beni yanına çağırdı, herhalde fotoğrafımı çek diyecekti derken "Abi beni hızla iter misin?" dedi. Böylece ufaklığa birkaç kez gaz verdim, sonra baktım bunun sonu yok, çaktırmadan "bye bye" diyip kaçtım!..

Havalar soğuyunca köpekler ve başka canlılar da insanların yaşadıkları yerlere daha fazla sokuluyorlar. Bu fotoğraftaki siyah köpek de açtı, maalesef yanımda yiyecek yoktu; Çatı'dan alıp gelsem, o zamana kadar gitmiş olacaktı. Bakışlarında yiyecek dilendiği rahatça görülebiliyordu.




İstatistik bölümünün önündeki büstler de üç silahşorlar gibi dizilmişlerdi sanki. Ben büst olayını pek sevmiyorum; yapılacaksa tam bir heykel olmalı bu. Sanki onlara kafa veriyoruz, ama vücutsuz bırakıyoruz. Kafa, vücutsuz ne işe yarar ki? Ya da vücut, kafasız ne işe yarar?

Çatı Kafeteryanın hemen yakınına bir kardan adam yapılmış ama pek başarılı olmamış! Korkuluk gibi bir şey olmuş!.. Bu sene ben ODTÜ'de pek başarılı kardan adam göremedim, en iyisi ben bir tane kendim özenerek yapayım!.. Aşağıdaki kardan adamı yapanı yine de emeği için kutlamak gerek; emek verilen her şeyin bir değeri vardır.


Elektrik Elektronik bölümünün önündeki büstün de akibeti değişik olmuş; adam sanki takke giymiş, dindar olmuş!.. Bu büstlerin isimlerini hep unutuyorum; Michale Faraday mı, Andre Marie Ampere mi? Her kimse, bilmem ne cemaatinin bir üyesi gibi olmuş başındaki beyaz küllahla!.. Cüppeli Faraday Hoca gibi bir şey olmuş.



Yine Elektrik Elektronik bölümü civarlarından bir mekan var aşağıdaki fotoğrafta. Sanki okula nükleer bir bomba atılmış da kimsecikler kalmamış gibi sessizdi. Böyle ortamları ben çok severim. Hele kar da varsa yürümeye doyulmaz. Ama odun gibi yürümek değil de sağda soldaki bütün ayrıntıların farkında olarak, küçük detayları, bu soğukta bile ayakta kalmış böcekleri kaçırmadan, bir Zen dikkatiyle yürümek güzeldir.


Daha yukarılara doğru çıkıldıkça kardaki ayak izleri de azalır. Aşağıdaki çam ağacı Çevre Mühendisliği'ne yakındır; adeta bir deniz feneri gibi durur ve sanki gelip geçenlere bir yol gösterir.



Bugün okulun her yerinde benim ayak izlerim vardı. Stadyuma gitmeyi de ihmal etmedim. Yanımda kırmızı şarap olsa ve de bir kamp matı, oturup manzaraya karşı yudumlamak güzel olurdu. Stadyumun meşhur "Devrim" yazısı silinmiş! Beyaz Devrim Kızıl Devrim'i silmişti!..



ODTÜ'de ara yolların çoğu karla kaplı bir halde. Fakat bazı arabalar var ki tanktan hiçbir farkları yok; onlara binilip savaşa gidilebilir. Kıyı Liman Mühendisliği önünde gördüğüm aşağı resimdeki canavar araba da böyle bir şeydi; kar falan ona vız geliyordu. Bu kadar büyük araba nasıl alıyorlar hayret ediyorum!.. Yanından geçtiği arabayla kıyaslama yaparsanız boyutlar ortaya çıkar.


Bazı araçlar iyice karla kaplanmışlardı. Dün akşam saat 22.00 gibi başlamıştı kar yağışı. Kısa sürdü ama etkili oldu. Kar yağışının en harika yanlarından biri de kar küremektir. Benim bazen frenim tutmaz, bizim garajın önünü bitirip komşununkini de açarım!.. Aşağıdaki arabayı MM binasının parkında görmüştüm; böyle bir arabanın sadece ön camı silinmiş halde yolda sürüldüğünü de gördüm bugün!..


Aşağıdaki fotoğrafta ise İktisat Bölümü görünmektedir. Kantini açık olsaydı kaşarlı bir tostla birlikte ayran içecektim!.. Buranın kantinini bir kadın kocasıyla ve akrabalarıyla birlikte işletir ve iyi insanlardır.


Bölüme doğru giderken benim eski bisikletimin (Mavi Peugeot)aynısını görünce hemen durup fotoğraf çektim. Bazen karda Yalıncak'a çıkan o dik yokuştan aşağıya bisikletle inenler olur. Çok sakat bir şeydir bu ama çok da keyiflidir!..
Kar, şehrin bütün kirlerini örter; karlı şehirler her zaman tertemiz görünürler...
Şimdi radyoyu açıp kanal tarayacağım ve eminim yine o şarkı çalacak...
Seni Severdim, Ve Sana Rağmen Yine Severdim...


Yazımı güzel bir Japon atasözüyle bitireyim: Ichi nichi, ichi zen. Her gün bir iyilik yap! Kuşlara ekmek verelim, yemek artıkları da olur; şarap hariç her şey verilebilir!..
Mehmet Murat ildan

No comments:

Post a Comment