Sunday, August 23, 2009

Libiamo Eşliğinde Kırlangıçlar



Kızılcahamam, Ankaralılar için şehir yaşamından bir süreliğine kaçıp gelinebilecek yeşil bir liman sayılabilir. 33 bin nüfuslu küçük bir ilçedir. Ben oraya pek çok kereler gittim; kış aylarında yaptığım yürüyüş dönüşlerinde kasabada sıcak çorba içtim, camisini, çarşılarını gezdim, insanlarını, onların davranışlarını gözlemledim, fakat hiçbir zaman termalleriyle ünlü bu ilçede sıcak sulara girme fırsatını bulamamıştım. Kızılcahamam'a İstanbul yolundan gidilebiliyor ve yaklaşık 1 saatlik kısa bir yolculuktan sonra oraya ulaşılıyor.



Patalya Thermal Resort olarak bilinen yeri ben arkadaşlarımın bir konuşmalarında sadece isim olarak duymuştum. Bir de Asya Termal diye bir yer ismini hatırlıyordum. Bu ikinci yer isim olarak pek ilgimi çekmemişti, ayrıca muhafazakar kesime yakın bir yer olduğunu söylemişlerdi. Patalya, sözcük olarak da bana daha ilginç gelmişti. Sözlük anlamına baktım: Her iki küreği bir kişi tarafından çekilen, birden üç çifteye kadar savaş gemisi sandalı demekmiş. Patalya'nın öteki yerlere göre daha çağdaş bir yer olduğunu öğrenip orayı keşfetme konusunda karar kıldım.

Patalya, bir orman-içi oteli. Soğuksu Milli parkından içeri girdikten sonra levhaların da yardımıyla ormanın içine doğru ilerlenir; Ankaralı Turgut veyahut Çubuklu Yaşar şarkıları eşliğinde oynayan mangalcılar geçilir ve sonra yukarı doğru tırmanılmaya başlanır. Otelin bulunduğu yer upuzun çam ağaçlarıyla kaplı gizli bir köşedir. Gizli ve gizemli olan her şey benim ilgimi çeker. Buraya bazen futbol takımları da toplu olarak gelmektedirler. Ben oradayken Hatay Spor'un otobüsü park yerinde durmaktaydı; neyse ki futbolcular otelde değillerdi; etraf müthiş sakindi; Pazartesi olduğundan Ankara'dan pek gelenler de yoktu.



5 yıldızlı Patalya'da çok değişik seçenekler var. Bunlardan bir tanesi Türk Hamamı'dır; sanırım dönüşümlü olarak 1 saat bayanlara ve 1 saat de erkeklere ayrılmaktadır. Bunun dışında unisex bir Fin Hamamı var, karışık girilebiliyor, yani daha uygar, eğer saunaya girenler uygarsa tabii. İçeriye 8 kişinin girebileceği, uzay mekiği gibi küçük bir mekandır burası. İçerinin ısısı oldukça iyidir, 45 derecelik bir buhar sıcaklığı vardır, bazen ayarını kısmak zorunda da kalırlar; buharlar gizemli bir ortam yaratırlar; ancak bu mekanın mermerden yapılmış olmasını tercih ederdim, çünkü duvarları plastikten yapılmadır ve bu da doğallık duygumuza aykırıdır. Doğrusu ben sırtımı o plastik duvara yaslamak istememiştim.

Fin Hamamında iyice yandıktan ya da buharla haşlandıktan sonra soğuk duşa girilir ve bu kez başka bir seçenek denenebilir. Bu seçeneklerden biri de Sanunadır. Sauna tamamen tahtadan yapıldığı için daha doğal bir havası var; içerideki ısı kaynağının üzerine tasla su dökülür ve havanın nemlenmesi sağlanır. Doğrusu ben bu suyu oturacağım yerlerin üzerine de döktüm!.. Saunanın ışıklandırması daha romantik yapılmıştı, tatlı bir loşluk vardı. Romantik olmayan şeyler ya da insanlar, şehirler, ülkeler itici olurlar biraz. Daha önce de söylediğim gibi, "Tanrı romantizmi ve romantikleri kutsasın!"

Otel görevlileri Saunaları zaman zaman kontrole gelirler; acil durumlar için alarm düğmeleri vardır ama bunlar fazla yüksektedirler ve sayıları da yetersizdir; en iyisi saunada rahatsızlanmamaktır!!. İçeri girmeden önce bol su içmekte yarar vardır. Sıcaklık sessizlikle birleştiğinde, romantik ışıklar altında ve cennetimsi bir cehennemde bedenimiz sonsuz bir gevşekliğe ve rahatlığa kavuşur.

Saunanın dışında çamur banyoları, süt ve yosun banyoları, masaj ve çok çeşitli odalar da mevcut. Oteldeki bu etkinlikler günübirlik olarak 50 lira ödenerek akşam 18.30'a kadar kullanılabilmektedir. Elektronik bir kart verirler; o karta istediğiniz kadar para yüklersiniz ve bu kartı yanınızda taşırsınız; mesela yemek yemek istendiğinde bu kart kullanılır. Değerli eşyalar için kasalar vardır; onları kasaya koyup anahtarını yanınıza alırsınız. Günün sonunda eğer elektronik kartınızda kullanmadığınız paralar kalmışsa onu da size nakit olarak iade ederler.

Asıl sıcak suyun olduğu yer kür havuzudur. Burada su sıcaklığı 42 derece kadardır. Ancak ben oradayken müşterilerin suyun en fazla 35-36 derece olduğu konusunda bir tereddütleri vardı. Görevliler sıcaklık ölçümü yaptılar. Akşama doğru suyun sıcaklığının arttığı söylenir. Burası küçük bir havuz sayılır; derinliği 1.40 metredir ve içine girildiğinde oturulabilecek basamakları vardır; hafta içi bu otel çok sakindir, az sayıda müşteri olur. Havuzun büyük camlı pencerelerinden ormanlarla kaplı dağlar ve etrafta dolaşan küçük kartallar görülür.

Her zaman ilgi duyduğum Romalılar, bu kez yine karşıma çıkmışlardır! Kızılcahamam'daki eski hamama Roma hamamı denir; nerede sıcak su varsa Romalılar oraya bir hamam yapmışlardır. Patalya oteli çevresinde yürüyüş yolu da yapılmıştır. Otelin çevresinde onlarca kırlangıç uçuşur; havuzun kenarında uzanıp bu kırlangıçları ilgiyle seyretmek insanı bambaşka bir dünyaya, başka bir gezegene götürür. Geleneksel bir Türk müziği arka planda çalmaktadır, fakat ben, inanılmaz bir hızla uçan kırlangıçları izlerken zihnimde çalmaya başlayan Libiamo'yu dinlemekteyimdir.

http://www.dailymotion.com/relevance/search/libiamo/video/x86w0n_libiamo-la-traviata-anna-rosa-krole_music

Yukarıda fotoğrafı görülen havuzun suyu da yine termal suyudur; kışın buharlar eşliğinde kar yağarken buraya girildiği söylenir ve sırf bu nedenle buraya yeniden, özellikle kar yağdığı bir gün gitmek isterim. Dünyanın en büyük 10 zevki listesi yapılsa sıcak sular kesinlikle bu listede yer alırlar... General Napolyon bunu çok iyi bildiğinden savaş meydanlarında sıkça küvete girmiş, sıcak suyla kutsanmıştır!..

Mehmet Murat ildan



No comments:

Post a Comment