Sunday, August 9, 2009

Uzun Oldu, Ne Zor Oldu



"Yak Gel" şarkısını dinlemeden önce Funda Arar ismini hiç duymamıştım, zaten son 1.5 yıldır TV de seyretmiyordum. Ben daha çok Elvis Presley ve Frank Sinatra zamanındaydım; bugün, 1960'lı yıllardan ayrılıp zamanda ileri doğru bir yolculuk yaparak 2009 yılının 9 Ağustos Pazar gününe kendimi ışınladım.



Bu konseri Menderes Belediyesi düzenlemiş. Belediye başkanı Ergün Özgün. Konser, yakın zamanda Menderes belediyesine bağlanmış olan Özdere'de yapıldı. Sedat Balcı stadyumunu bulmak zor olmadı; araba konvoylarını takip etmek yeterliydi. Park yeri çok küçüktü; stadyum da öyle. Jandarma geniş bir güvenlik önlemi almış. Geniş derken, 10 kadar Jandarma eri gördüm sadece, yan yana dizilmişlerdi, kalabalık görünmek için böyle yapmışlardı sanırım!!.. 20.30 olduğunda ben Funda Arar'ın her an sahneye çıkacağını düşünüyordum ki onun sahne alışı 22.30'da gerçekleşti!..


Herkes gibi çekirdek çitlemiyordum, sakince konserin başlamasını bekliyordum; ama taze kabak çekirdeği bulsaydım hayır demezdim. Soluma şişko, sevimli, küçük bir kız çocuğu oturdu, yarım saat sonra uyumaya başladı; sağımda ise 6 yaşlarında sessiz sakin bir çocuk. Ben bu hiç tanımadığım 2 küçüğün sanki abileri konumunda kalmıştım.
Hangi şarkı çıksa herkes sözlerini biliyordu, ben hariç! Acaba bu insanların süper hafızaları mı vardı yoksa Kuran kursları gibi şarkı sözü ezberleme kursları mı açılmıştı? Kendi kendime espiritüel birkaç hayale daldım: Aniden Rusça parça çalmakta ve seyirciler ona da sözleriyle eşlik etmeye başlamaktalar, sonra İspanyolca parçaya geçildiğinde bu kez yine bizim süper repertuarlı milletimiz şarkıya İspanyolca eşlik etmektedirler!..


Bu arada halk oyunları ekibi sahneye çıktı. Önce Karadeniz oyunları oynandı; sonra Zeybek havası çaldı ki benim hiç hoşlanmadığım bir türdür bu. Bir zamanlar Özay Gönlüm diye bir sanatçı vardı, üçlü bir saz çalardı, ben onu TV'de görünce hemen kanalı değiştirirdim... Halk oyunlarından benim en sevdiğim Kafkas oyunlarıdır.


Konserde İzmir farkı kolayca görülebiliyordu. İnsanlar uygardı; mutlak manada değil ama göreceli olarak medeniydiler; başka yerlere göre bilinç düzeyleri yüksekti; itişip kakışma yoktu. Çin'deki metro trenlerinde görülen domuz ahırına tıkıştırılmış bir şekilde hayvansal bir istiflenme durumu yoktu. Herkesin kendine ait rahat bir hareket alanı vardı. Stadın içine sandalyeler konulmuş ve stattakilerin hepsi oturabiliyorlardı. Hakan Doğanay isimli biri sahneye geldi. Elbette yine benden başka herkes onu tanıyordu!.. Kanser tedavisi görmüş, sağlığına kavuşarak yeniden sunuculuğa başlamıştı. Mehmetçiğe bir alkış dediğinde stat coşkuyla alkışladı, gözleri dolanlar oldu. Atatürk resmi uzunca alkışlandı.


Akşam 22.30'a doğru stadın arkasındaki yüksek dağların tepesinden Ay doğdu. Ben, Ay'ın doğuşunu bir ara konseri tamamen unutarak adım adım izledim. Dağın tepelerinde ilginç ışıklar da ilerliyordu; o yüksekliğe yavaşça arabalar mı çıkıyordu yoksa ellerinde fenerler olan gece dağcıları ya da avcıları mı tam anlayamadım. Bu arada stadyumda kağıt helva satılıyor, baloncular balonlarıyla dolaşıyorlardı; kokoreç dumanları her yeri sarmıştı; parfümleri başlarından aşağı boşalttıklarına hiç şüphe duymadığım süslü genç kızlar bu kez kokoreç parfümüne bulanıyor, karizmaları çiziliyordu. Işıklı sopalar da uzay filmlerindeki lazer kılıçlarını andırıyorlardı. Meshem Özşimşir diye bir sanatçı çıktı, aslen Özdereliymiş. Artık ben yavaş yavaş kalkıp gitmeyi düşünüyordum ki Funda hanım iyi bir sahne duruşuyla ufukta göründü. Güçlü bir sesi var. Dinlemek için geldiğim şarkı başlamıştı:




"Uzun oldu, ne zor oldu, Kalp yoruldu dön gel, herşey kalsın Yalnız aşkla, yalnız aşkla dön gel, Affettim, kendini akla.."


Bu şarkıdaki varoluşsal bir cümle hoşuma gitmişti. Sevdiği kişiye, "Vaktimiz daraldı" diyordu sözlerde. Aslında vaktimiz daralmadı, hiç vaktimiz yoktu ki! Vaktimizin olduğunu sanmamız sadece bir hayal, bir algılama hatasıydı!.. Fakat hoş bir şarkı...


Şarkı bitince ben kalktım. Arabaya döndüm. Gece 23.30 civarıydı. Mükemmel bir hava, tatlı bir esinti var, deniz yönünden geliyor. Arabanın sunroof kısmını açtım. Frank Sinatra'nın CD'deki bir şarkısını koydum; müthiş bir trafik vardı, yollar kilitlendi, ben sakince bu şarkıyı dinledim:


http://www.dailymotion.com/relevance/search/+frank+sinatra+summer+wind/video/x93hjm_summer-wind-le-vent-dete_music


"The summer wind, came blowin in, from across the sea. It lingered there, so warm and fair, to walk with me. All summer long, we sang a song.."



Mehmet Murat ildan





No comments:

Post a Comment