Monday, August 31, 2009

Tanrı'nın Kutsanmış Varlıkları



İnsanın temel özellikleri, temel yapısı nereye giderse gitsin değişmiyor. İhtiyatlıysa ihtiyatlı, sevimliyse sevimli, dürüstse dürüst, sağlam karakterliyse yine sağlam karakterli olarak kalır. Her insanın kendi öz doğası vardır ve o doğa her ne ise değişmez. Dünyanın neresine giderse gitsin, kiminle tanışırsa tanışsın, başına hangi olaylar gelirse gelsin değişmez.


Üstat Darwin'in hayatından bu konuyla ilgili şunu anımsıyorum: Darwin, beş yıl süren o meşhur ve muhteşem Beagle Yolculuğu'ndan eve döndüğünde bütün aile toplanmış ve herkes onun değiştiğinden bahsetmiş. Saçı değişmiş, dünya görüşü değişmiş, şu değişmiş, bu değişmiş. Fakat kız kardeşlerinden birinin çok güzel, çok isabetli bir yorumu vardı: "Ama Charlie yine eskisi gibi sevimli!.."


Evet, temel özellikler değişmez. İnsanın "güzel" temel özellikleri varsa ne mutlu ona; çünkü onlar hayatının sonuna dek etrafındaki melekler gibi hep onunla birlikte olacak, hep onu koruyacaklardır!..

Beagle Yolculuğu'ndan bahsederken de iç geçirmeden edemiyorum doğrusu. Böyle maceralarla dolu beş yıllık bir yolculuğu ben de şahsen yaşamak isterim!.. İnsan bazen öyle yıllar yaşar ki, artık o yıllar hayatının 20 yıllık tecrübe malzemesini ve anı zenginliğini ona temin eder. Daha önceki bir yazımda belirtmiştim, insan anılardan ibaret bir varlıktır; bir dakika önce yaşadığı bir güzellik artık bir anı olmuştur. Fakat bu yolculuk meselesine hemen şunu eklemeliyim ki, böyle uzun bir gemi yolculuğunda yıllar geçirsem, midemin hassas olmasından dolayı beni de Darwin gibi çoğu kez denizin tutacağı kesindir; zaten gemileri sallantılarından dolayı pek sevmiyorum!.. Yine de Beagle türü bir yolculuk bulunmaz bir nimettir ve bir gün böyle bir yolculuk başıma gelsin isterim!.. Başa gelen çekilir!..

Kendi öz doğamızla ilgili bir Zen hikayesini de aşağıya aktarmak istiyorum:


İki keşiş yemek kâselerini bir nehirde yıkıyorlardı. Hemen yakınlarında bir akrebin boğulmakta olduğunu gördüler. Keşişlerden biri hiç duraksamadan elindeki kepçeyle akrebi sudan çıkardı ve kıyının kenarına koydu. Bunu yaparken akrep onu elinden sokmuştu. Keşiş, yemek kâsesini yıkamaya devam etti; o sırada akrep yeniden suya düştü. Aynı keşiş hiç tereddüt etmeden bir kez daha akrebi kurtardı ve yine akrep tarafından sokuldu. Öteki keşiş ise bu duruma isyan edercesine sordu: “Sevgili kardeşim, doğasının sokmak olduğunu bildiğin halde neden ısrarla şu akrebi kurtarmaya çalışıyorsun?” “Çünkü” diye yanıt verdi arkadaşı, “Benim doğam da kurtarmaktır!”


Evet, eğer kendi öz doğamız kurtarmaksa, bize kötülük yapanları bile bir tek saniye bile düşünmeden kurtarmaya devam ederiz... İyilik yapmak üzerine, erdemli, terbiyeli ve ahlaklı olmak üzerine kurulmuş, böyle sağlam bir yapıda olan bir doğamız varsa Tanrı’nın en kutsanmış varlıklarıyız demektir!..

Mehmet Murat ildan

No comments:

Post a Comment