Saturday, September 12, 2009

Budizm Üzerine Düşünceler



Budizm'in benim için en ilgi çekici olan yanı "Kurtuluşu kendinizde arayın," felsefesiydi. Budizm'de Tanrı yoktur, ruh yoktur, mucizeler yoktur, peygamber yoktur, öteki dünya yoktur, cennet cehennem yoktur. Budist felsefede insan kendi başınadır ve kendi kendisini ancak yine kendisi kurtarabilecektir. Onurlu bir felsefedir bu.
Olağanüstü güçlerden, tanrı veya tanrılardan medet ummanın olmadığı bir felsefenin ya da öğretinin kurucusunun hayatını oyunlaştırmak istemiştim ve bu konuda Sakyamuni isimli bir oyun yazmıştım. Daha sonra bu oyuna yeni bölümler de ekledim.
Budizm'deki mantık şudur: Dünyadaki en temel gerçek acıdır, ıstıraptır. Yaşam, yaşlılık, hastalık, üzüntü, korku, elem, tasa gibi olayların sürekli tehdidi altındadır. Etle kemiğin bütünleşmesi gibi, yaşam da ıstırapla bütünleşmiştir. Amaç, yaşamla bütünleşmiş olan bu ıstıraptan kurtulmanın yolunu bulmaktır. Burada şu basit soru sorulur. Neden acı duyarız, neden ıstırap çekeriz? Yanıt basittir: Dünyaya geldiğimiz için, doğduğumuz için acı çekeriz. Doğmak, acıları, ıstırabı birlikte getirir. Acılar doğumla birlikte başlar.

O halde doğmaktan nasıl kurtulabiliriz? Neden doğuyoruz? İçimizdeki yaşam unsuru neden bir vücut bulmak için çabalıyor ve ne yapıp edip kendisine bir beden buluyor? Bunun yanıtı da şudur: Bir vücut bulma, maddi bir bedene bürünüp yeryüzüne gelme çabasının arkasında “Var olma arzusu,” “Beden bulma, Birey olma isteği” yatar. Demek ki yaşam unsurunun bedeni oluşturma istemesinin nedeni hırs ve arzudur!

Peki, hırs ve arzunun sebebi nedir? Hırsı ve arzuyu yaratan, onları kışkırtan yanılgıdır! Sürekli değişim içinde olan, geçici olan şeylere sanki hiç değişmeyeceklermiş, sanki kalıcı şeylermiş gibi tutunmaya, sarılmaya çalışmak büyük bir yanılgıdır! Haz ve zevkin ıstırabı dengeleyeceğini düşünmek ve böylece sürekli haz ve zevk peşinde koşmak bir yanılgıdır! Görünümün yanıltıcı alımlılığına kapılmak bir yanılgıdır! Ben’in, benliğimizin ve onun uzantısı olan ruhun kalıcı olduğunu düşünmek bir yanılgıdır! Kurtuluşa erişmemizin önündeki en büyük engel “Yanılgıdır!” Yanılgı ortadan kalkarsa, istekler ve tutkular da söner.
Budizm'in bu mantıksal yaklaşımını seviyorum. Istırap, acı, mutsuzluk diye bir sorun var ve bu sorunu ancak biz çözebiliriz. Buda, acıdan kurtulmak için bir şeyler yapmamız gerek diyor, çünkü bizi kurtarabilecek herhangi bir ilahi güç ya da gizemli bir mekanizma yok, cennet yok, melekler yok. Biz ve bizim irademiz var. Bizi kurtarabilecek düğmeye ancak biz basabiliriz.
Buda akıllı biri, zeki biri, dengeli ve sağlam düşünebilen biri. Önerdiği yöntem elbette ancak zihinsel boyutta ve geçici bir kurtuluş sağlayabilir. Yani Nirvanaya ulaşan kişi, isteğin, arzunun, tutkunun, nefretin, kıskançlığın ortadan kalktığı noktada bir tür huzura kavuşur. Fakat Buda'nın mantığı "Yeniden doğmamanın yolunun bulunması" üzerine kuruludur. Buna elbette bilimsel olarak baktığımızda bu bir çözüm değildir. Bizim için önemli olan "Doğmamanın" değil "ölmemenin" bir yolunun bulunmasıdır. Bilimin nihai hedefi insanları kendisini sürekli yenileyen, yaşlanmaktan kurtulmuş yeni bir bedensel yapıya kavuşturmaktır ve onları varoluşun içinde, varoluş boyutunda tutabilmektir.
Bilimin istediği şey ve tabii bizim de istediğimiz şey varoluşumuzu bu boyutta, bu dünyada ya da bu evrende başka bir gezegende, devamlı bir şekilde sürdürebilmektir. Var olduğumuz sürece acı ve ıstırap gibi sorunları mutlaka çözeriz. Bizim cennetimiz dünyadır; ıstırapları burada, bu dünyada yenmek istiyoruz, biz burada kalmak istiyoruz.
Her şeye rağmen Budizm benim çok sevdiğim bir öğreti. Bazen kendime "Ben yarı Budistim" dediğim olur. Yarı-Budist diyorum çünkü Budizm'de benim onaylamadığım çok sayıda düşünceler de var. Budistlerin Kutsal Kitabı Tripitaka (Üç Sepet) içinde bazı sözler yer alır. Mesela bunlardan biri şöyledir:
"Başkalarıyla temastan sevgi doğar, sevgiyi acı izler; sevgiden doğan kötülüğü gören kişi bir gergedan gibi yalnız dolaşmalı."
Tabii böyle bir tavsiyeye uymak elbette doğru değil. Budizm'de bu tarzda pek çok söylem var. Kutsal metinlerde bir başka yerde şöyle der:
"Oğlu, eşi, babayı ve anayı, zenginliği, tahıl ambarlarını, çeşitli istek nesnelerini terk ederek kişi bir gergedan gibi yalnız dolaşmalı."
Bir başka yerde de şöyle yazar:
"Kimse bir şeyi sevmesin; sevilenin kaybı acıdır. Hiçbir şeyi sevmeyen ve hiçbir şeyden nefret etmeyen kişi prangalarını kırmıştır."
İnsan, karşılaştığı bir öğretinin kendince doğru olan güzel yanlarını almalı ve ötekileri sadece bir bilgi olarak öğrenmeli. Acıdan, ıstıraptan korunmak için birine bağlanmamak gerektiği düşüncesi sağlıklı bir metot olamaz elbette, olsa olsa bir kaçış, kaçamak bir çözüm olur. Bağlanma ıstırap verecek diye bağlanmaktan kaçılamaz.
Budizm'de pek çok hoş fikir de var. Mesela Budizm'deki şu güzel düşüncelere insan sevgi duyar:
"Bizim olan her şey düşüncelerimizin sonucundadır; düşüncelerimizde kurulur, düşüncelerimizde oluşur. Eğer bir kimse temiz düşünce ile konuşur veya davranırsa onu, tıpkı asla ayrılmayacak bir gölge gibi, mutluluk izler."
"Nefret hiçbir zaman nefretle yok edilemez; nefret sevgi ile yok edilir. Bu ölümsüz bir kanundur!"

Budizm cesur bir öğretidir, çünkü Tanrı'ya öğretisinde bir yer vermemiştir, Tanrı'yı devre dışı bırakmıştır. Tanrısız olmak için korkusuz olmak gerekir. Fakat tabii Tanrı'yı denklemden çıkarmak onu gerçekten denklemden çıkarmak anlamına gelmez. Bence gerçek bir Budist, mesela bir uçakta seyahat ederken uçağın motoru arızalandığında ve düşme tehlikesi ortaya çıktığında, orada, o korkunç anda bu Budist keşiş Tanrı'yı veya Tanrı gibi gördüğü Buda'yı arayacaktır, onun adını anacaktır, ondan yardım dileyecektir, ona sığınacaktır; fırtına çıktı mı herkes bir liman arar...

Osho, Tanrı kanıtlanmamış bir hipotezdir der ki bu doğrudur. Fakat bunun doğru olması hiçbir şeyi değiştirmez. Uçak arızalandı ve düşme ihtimali var; orada evrensel bir güçten yardım istenir, o yüzden bir insan ateistim dese de bu olay bazı durumlar karşısında geçerliliğini yitirir. Teorik olarak ateist olunabilse de pratik olarak ateist olunamaz.

Yazımı Kutsal metinlerden birkaç sözle bitirmek istiyorum.

"Ben kimsenin kölesi değilim, amacım Buddhalığa erişmektir. Dünyayı gezerim, kimseye hizmet etmem. Bırak gökyüzü istiyorsa yağmur yağdırsın."
"Elinde yara olmayan zehire dokunabilir; yarası olmayan kişi zehirden etkilenmez; kötülük işlemeyen kişiye de kötülük etki etmez."
"Su kanalı yapanlar suyu istedikleri yöne götürür; ok yapıcıları oka şekil verirler. Marangozlar ağaç kütüklerini işler; bilge kişiler ise kendilerini biçimlendirirler."



Mehmet Murat ildan

No comments:

Post a Comment