İnsanlar tıp adamlarını, bilim adamlarını kendilerine hizmetle görevli hizmetkarlar olarak görüyorlar. "Çalışsınlar, buluş yapsınlar, bize hizmet etsinler" mantığı çok yaygındır. Onlara hak ettikleri üst düzey ilgiyi ne yazık ki göstermiyorlar.
Küçükken beslediğim bir sokak köpeğinin belediye ekiplerince kuduz diye vurulmasından sonra bana da tedbir olarak 6 tane kuduz aşısı vurulmuştu; o aşıyı olurken Fransız mikrobiyolog ve kimyager Louis-Pasteur'ü düşünmemiştim elbette, çünkü o zaman varoluş meselesinde şimdiki düzeyde bir bilgim yoktu. Strasbourg'da ekonomi alanında "Maitrise" için Louis Pasteur Üniversitesi'ni seçmemde az bir ihtimal de olsa belki bir bilinçaltı şükran hissi de vardır diye düşünürüm bazen. Bu varoluş savaşçılarını şükranla, övgüyle, sevgiyle anmalıyız.
Dr. John Snow, 153 yıl önce, yani 1854 yılında koleranın su ile bulaştığını söylemişti; bu isimler unutulamaz. Tıptaki buluşlar, anestezi, antibiyotikler, DNA yapısının keşfi, immünoloji olarak adlandırılan bağışıklık bilimi, mikrop teorisi, aşılar ve burada saymayacağım pek çok keşfin, pek çok yeniliğin sahipleri büyük kahramanlardır.
DNA yapısını bulan Francis Crick, James Watson, Maurice Wilkins, bu isimler unutulamaz! Roberto Carlos’u unutalım, ama bu isimleri unutmayalım!.. Roberto Carlos’u sembolik olarak verdim, o benim günümüz futbolunda beğendiğim bir futbolcudur, o yüzden “isme” takılmayalım, “öze” takılalım ve gerçekten hatırlamamız gerekenleri hatırlayalım, daha doğrusu önce onları hatırlayalım, hayatlarımızı borçlu olduklarımızı hatırlayalım, bizim için çalışmış, bizim için çabalamış, bu uğurda bizim için ölümü göze almış olanları, o değerli insanları, varoluş savaşçılarını anımsayalım, onları sevgiyle, şükran hisleriyle analım.
Mehmet Murat ildan
No comments:
Post a Comment