Saturday, September 12, 2009

Çizgi Ötesi



1990 yılı yapımı Flatliners (Çizgi Ötesi) isimli güzel bir film seyretmiştim. Bu filmde Julia Roberts, Kevin Bacon gibi iyi oyuncular vardı. Filmde bir grup tıp öğrencisi kafalarını ölüme takmışlardır.

Bu çılgın öğrenciler öldükten sonra neler olduğunu merak ettiklerinden sırayla birbirlerinin hayat çizgilerini birkaç dakikalığına durdurup yeniden elektrik şoku vererek hayata döndürmektedirler. Bu deneyler sonucunda ölümden sonra ne olduğunu keşfedememişlerdir ancak gerçek yaşama geri döndüklerinde o kalp durması anında yaşadıkları korkularla karşı karşıya kalırlar ve geçmişte yaptıkları hatalarla, günahlarla, aldattıkları, yalan söyledikleri insanlarla yüzleşmeye, hesaplaşmaya başlarlar.
Bu filmde şöyle bir cümle geçiyordu: "In life, everything we do matters." Benim hoşuma giden bir cümledir bu. Burada şu söylenmek isteniyordu ki, hayatta yaptığımız her şeyin bir sonucu vardır. Şu Danimarka atasözü de bunu belirtir: Unaquaeque optio exitum habet: Her seçimin bir sonucu vardır...
Bu filmi seyrettikten sonra kendi geçmişimden bir ana geri dönmüştüm. Gözümün önüne gelen görüntü ortaokula başladığım yıllara aitti. O zaman biz Aşağı Ayrancı'da Şimşek sokakta oturuyorduk; burası halen çok güzel ve geniş bir sokaktır. O sokakta boş araziler vardı; mahallenin çocuklarıyla birlikte bu boş arazide tahtadan evler yapardık. En çok da ateş yakmasını severdik.

Bir gece, yaktığımız ateşteki ağzı kapalı plastik bir kutunun patladığını ve Uğur apartmanında oturan Hakan Tezcan isimli bir arkadaşımın yüzünün bazı yerlerine bu yanmış plastik parçalarının yapıştığını hatırlıyorum. Sanırım yüzünde kalıcı izler (çukurlar) yaptı bu yanıklar.

Edward Young, "Vicdan, Tanrı'nın tatlı fısıltısıdır," der. İnsan bazen bu kadar öncesini de düşünüp böyle fısıltılar işitir adeta, acaba hata bende miydi, neden ateş yaktık diye sorar kendine. Fakat elbette o zamanki çocuk aklımızla o plastik şişenin patlayacağını asla bilemezdik.

Ben kişisel olarak ilahi adalet denilen şeylere hiçbir şekilde inanmam; inanmamakla birlikte böyle bir mekanizmanın da var olmasını arzularım. Yani insan geçmişte bir kötülük yapmışsa, bu onun yanına bir kar olarak kalmamalı, bunun bedelini yaşarken ödemelidir. Böyle bir düzen yeryüzünde var olmuş olsaydı, sanırım buna yalnızca kötüler itiraz ederlerdi...
Fakat bir de Gandi ve İsa'nın felsefeleri var: Kötülüğe karşı iyilik felsefesi. Biri size kötülük mü yaptı, siz ona iyilik yapın; biri size kötü mü davranıyor, siz ona iyi davranın, hatta çok iyi davranın, bu durum onun içindeki bir şeye dokunacaktır. Kötüye karşı iyi olun; kötü kalplinin yanına iyi kalple gidin. Bu felsefe yukarıdaki ilahi adalet mantığından daha üstün bir felsefedir aslında.

Mehmet Murat ildan

No comments:

Post a Comment