Wednesday, September 16, 2009

Video Kitaplığım


İngiltere'den kesin dönüş yaparken yanımda epey bir video kaseti de getirmiştim. Kasetleri gümrükten geçirmek de biraz zor olmuştu; satış amaçlı değil diyince izin verdiler. Bunlar VHS tipi büyük videolar. Bunları seyretmek benim için gerçekten çok keyif verici bir şeydi.

Şimdi, özellikle hayatımın bir döneminde sıkça seyrettiğim bu kasetlerden bahsetmek arzusundayım. Mesela bunlardan biri "The Flying Deuces" başlıklı kasettir. Bu bir komedi klasiğidir; Laurel ve Hardy filmidir. Küçüklüğümde çok sayıda Stan ve Ollie filmleri seyrettim. Onlar bence dünyanın en harika komedyenleri, müthiş sevimliler ve iyi kalpliler...

Bir başka kaset "The Great Dictator." Bu da bir Charlie Chaplin filmi, Adolf Hitler'in alaya alındığı çok hoş bir komedi. Bir başkası "The Bells of Saint Mary's." İngrid Bergman'ın sıcak komedisi, gerçek bir klasiktir bu da. Bu filmin çok tatlı bir havası vardır!..



Metro Golden Mayer üretimleri olan "MGM Greats" dizisinden de 4 tane video kaseti kitaplığımda bulunuyor. Bunlar Doctor Zhivago, Quo Vadis, Ben Hur ve The Greatest Story Ever Told kasetleridir. İsa'nın hayatını oyunlaştırma isteğim bu son filmi izledikten sonra olmuştu. Ben Hur'un başrol oyuncusu Charlton Heston'dır ve benim çok beğendiğim bir oyuncudur.




Onun “55 Days at Peking” ve “El Cid” filmleri de mütevazı koleksiyonumda mevcut. El Cid, ki asıl ismi Rodrigo Diaz de Vivar’dır, efsanevi İspanyol savaşçıyı anlatıyor ve başrolde Sophia Loren de yer alıyor. Bu kasetlerden bazılarını belki 10 kez seyretmişimdir. İnsan sevdiği bir şeyi tekrar tekrar yapmaktan asla çekinmemeli... Yine hoşuma giden kasetlerden "The Fall of the Roman Empire" var, Sophia Loren de başrol oyuncularından.



Çekim ve kalite bağlamında benim mükemmel olarak nitelediğim bir kaset de "I Claudius" kasetidir. Roma İmparatorluğunu anlatan BBC TV dizisidir ve oyunculuklar tek kelimeyle mükemmeldir. Derec Jacobi burada başrol oynuyor ki o dünyada Hamlet'i en iyi oynamış oyuncudur. Sevdiğim filmlerden biri de Kundun'dur. Kundun, Dalai Lama'nın gerçek yaşam hikayesini anlatıyor.


Bir başka etkileyici film başrolünü Kirk Douglas’ın oynadığı Spartacus'tur. Oğlu Michale Douglas’la karşılaştırınca Kirk Douglas'ın ne kadar güzel klasikler yarattığı görülür. Biri para kazanmış ama havanda su dövmüş, öteki ise klasikler yaratmış…


Benim yaşam boyu kasetlerimden biri de BBC yapımı "Yes Minister" ve "Yes Prime Minister " kasetleridir. Bunlar 8 kaset halindedir. Jim Haker ve Sir Humphrey kadar sevimli pek az karakter vardır.

Her seyredişimde beni etkileyen bir başka seri de "The Six Wives of Henry VIII"dir. Bu da BBC klasik TV serisiydi. Buradaki oyunculukların önünde şapka çıkarılır. BBC'nin kaseti "Elizabeth R" da benzer kalitede bir seridir. Burada Glenda Jackson Kraliçe Elizabeth'i oynuyor. Bunu bir kez seyrettikten sonra başka Elizabeth filmlerini sevmek çok zordur. İnsanın kafasındaki oyunculuk çıtaları yükselir.
Benim defalarca izlediğim bir başka kaset de "The Name of the Rose" kasetidir. Umberto Eco'nun romanından uyarlanmış bu film de insanı gerçekten İtalya'nın o karanlık devrilerine götürür... Video kitaplığımda yine Charlton Heston'ın oynadığı "Julius Caesar," Golden Classics serisinden "The Hunchback of Notre Dame," “A Bridge Too Far” gibi filmler de var. Bu son filmde Maximillian Schell, Sean Connery, Michael Caine, Antony Hopkins gibi pek çok ağır top yer alıyor. Modern zaman filmlerinden Pretty Woman, Michael Collins, Red Corner gibiler de mevcut.
Film listesini daha epeyce uzatabilirim. İnsan kendi yaşamında mutlaka böyle koleksiyonlar yapmalı bence. Bu filmler insanın kişisel gelişimine önemli katkılarda bulunurlar. Ben TV'de seyredecek doğru dürüst bir şey bulamayınca bu harika kasetlerime başvururum. Ancak video cihazım bozulduğundan ve henüz tamir ettiremediğimden epey bir zamandır bu kasetleri izleyemedim. Onlardan alınacak önemli şeyler var. Kalite var, oyunculuk var, felsefe var, tarih var, büyük sözler var…
İnsan en iyileri bilince artık kötülere rağbet etmez!.. İktisat lisans eğitimimden “Ratchet Effect” diye bir kavram hatırlıyorum. Bu, geriye dönmeyen bir mekanizmayı anlatan bir kavram. Ratchet, dişli çark mandalıdır; çark yalnızca ileri döner geriye dönmez. ODTÜ’deki Leonardo da Vinci sergisinde de bu çarklar vardı. Sanırım benim zihnimde de böyle bir mekanizma var. Ben BBC Hamlet'i izledikten sonra başka Hamlet yapımlarını beğenmez olmuştum... Bu kasetlerden bahsettim çünkü bunlar bana önemli şeyler kattılar; yükselen duvarlarımdaki önemli tuğlalardan oldular... Kişi, kendi evinde mutlaka zengin bir video kitaplığı oluşturmalıdır diye naçizane düşünmekteyim...


Mehmet Murat ildan

No comments:

Post a Comment