Tuesday, September 1, 2009

Yaşamın Küçük Keyifleri


Bahçemizde kurumaya başlayan bir bitki vardı. Daha önce Bonsai ile ilgili bir şeyler okumuştum ve bu kurumaya başlayan bitkiyi alarak bir bonsai yapmayı istedim, kafamda da planını, kurgusunu yaptım.


Bonsai, Japonca bir sözcüktür ve saksıdaki ağaç ya da bitki anlamına gelir. Bonsai sanatında ağaçlar özel tekniklerle saksılar içinde budanarak ve bodurlaştırılarak yetiştirilirler. Baktığınızda görüntü olarak minyatür bir ağaç vardır karşınızda. Seçtiğiniz ağaç incir ağacı olabilir, söğüt de olabilir ya da çınar veyahut şimşir veya bir akasya fidanı.


Ağaçlar budanır, sonra ana kökler kesilir, kılcal köklerden iyi olanları bırakılır. Sonra bu ağaç büyükçe bir kaba ya da yere dikilir ve bir yıl hiç budama yapılmadan beklenir. Doğrusu şu anda bonsai yöntemlerini bütün ayrıntılarıyla hatırlamıyorum, 4-5 yıl boyunca değişik budamalar yapılıyor sanırım, değişik aşamalar var.

Bazen insan bir şey yapmaya karar verdiğinde yapacağı işin felsefi, etik boyutlarını da şimşek hızıyla düşünür; bir anda, saniyeler içinde binlerce soru insanın zihnine dolar. Bonsai elbette doğal sürece bir tür müdahaledir. Ancak ilaçlama, gübreleme, aşılama, bunlar da doğal sürece müdahalelerdir. Belki bonsai uygulamasını doğayı taklit etmek şeklinde de düşünebiliriz: Bitki ve ağaçlar doğada farklı etkilerle karşılaşıp farklı görünümlere kavuşurlar, yani doğada da bitkiler kesinlikle özgür değildirler, bazı canlılar onların köklerini kemirirler, kar yağar ve dallar ağırlaşıp kırılırlar vs. Bu açıdan bonsai yapımı etik dışı gelmez insana. Öte yandan biz sadece kendi zevkimiz için bazı canlıları istediğimiz şekle sokarken doğru mu yapmaktayız diye bir düşünce belirir zihnimizde. İnsan kendi kendisinin hakimi olur, savcısı olur, avukatı olur, bir mahkemedeki suçlamalar, savunmalar zihnimizde birkaç dakika da olsa yaşanır.

Bazıları, bir insanın bacaklarını budamakla bir bitkinin gövdesini, köklerini budamanın aynı şey olduğunu düşünürler. Bonsai aslında ağacı onun yaşayabileceği en düşük koşullar altında bırakarak yaşamasını sağlamak sanatıdır diyenler de vardır ve o yüzden ağaç yaşamla ölüm arasında çok ince bir çizgide yürür derler; buna da işkence diyebiliriz belki. Ancak bir de şöyle düşünebiliriz: Bitkiler köklerini ihtiyaçları kadar uzatırlar. Kurak ortamda yetişen küçücük bir bitkinin 5 metrelik kökleri olabilir, çünkü suyu bulmak için derinlere, uzaklara gitmiştir, gitmek zorunda kalmıştır. Fakat bonsai bitkisi suyu çabucak bulduğu ve düzenli olarak gübrelendiği için bitki işkence çekmez, daha mutlu olur.

İşte insan zihni bazen öyle hızlı çalışır ve öyle şaşılası felsefi düşünceleri insanın önüne getirir ki, bir an için insan ne yapacağını şaşırır. Bir sorular okyanusu, birkaç saniye içinde bütün enginliğiyle karşımıza dikilmiştir!.. Bu derinlikli düşünme olayı bir zenginliktir aslında. Yapılacak işten alınan keyfi kesinlikle kaçırmaz, yapılan işte bir farkındalık yaratır.

Hayat sadece farkındalık varsa yaşanıyor sayılır. Hayatı farkındalıkla yaşayan kişi bir hayat değil bin hayat yaşar!.. Bonsai yetiştiriciliğinin özünde sabır sevgi ve disiplin vardır. Bonsai ustaları da sık sık başarısızlıklar olacağından bahsederler, ama yılmamak gerektiğini söylerler, ki bu bir yaşam felsefesidir: Asla yılmamak!..

Bonsai yetiştirirken tanrısallık, bir canlıya hükmetme ve daha pek çok duygu yaşanacaktır. Ben geçen yaz Ege’de Ürkmez yakınlarında doğada dolaşırken kaya içinde büyümüş doğal bonsailer gördüm; ağaç minyatür kalmış, yani doğada doğal bonsailer var. Oturup epey bir süre ağacı seyrettim… sanki gerçek değilmiş gibi, sanki masalların içinden çıkıp gelmiş gibi büyüleyici, sıra dışı bir görüntüsü vardı ağacın. Bonsailer Bauhaus gibi hipermarketlerde de var, ancak onları doğada görmek bambaşkadır; bir aslanı hayvanat bahçesinde kafeste görmekle ormanda doğrudan görmek örneğinde olduğu kadar farklıdır!..

Bütün bu düşünceleri kısaca aktardıktan sonra bonsai denemesi yapmadığımı belirtmek isterim, çünkü bende sevgi ve disiplin unsurları fazlasıyla olmakla birlikte sabır unsuru pek yoktur!.. İçtenlikle söyleyebilirim ki ben biraz sabırsızım!.. Lisedeyken dişlerimden birine tel takılmıştı, onu telle yürütüyorlardı; ben eve gelip penseyle telin ucunu dişe daha fazla baskı uygulayacak ölçüde artırmıştım ki dişim daha hızlı yürüsün!.. :) Ama bonsaiyi zihnimdeki dolaplardan birine koydum; onu istediğim bir zaman oradan alıp bütün sabırsızlığıma rağmen gerçeğe dönüştürebilirim.
İnsanın zihni projelerle dolu olmalıdır ve tıpkı para atılınca müzik çalan müzik kutuları gibi biz de zamanın herhangi bir anında projelerimizden birini seçip onu doyasıya yaşayabiliriz. İnsan, projelerinin, hayallerinin zenginliği ölçüsünde gençtir. Her zamanki sözümü tekrarlayacak olursam: Omne Possibile, "Her şey mümkündür!.."

Güzel bir şarkı ya da Bonsai yapmak yaşamın küçük keyiflerinden biri olarak görünür gözümüze. Halbuki hayatı güzelleştiren bütün bu küçük gibi görünen güzel keyiflerdir. Soğuk bir havada bir şöminenin önünde ısınmaktır, alevlerin içinde oynaşan gizemli görüntülere dalıp gitmektir, sıcacık bir küvette mum ışığında dinlenmektir, bir bademi kıtır kıtır yemektir, düşen damlaları sakince dinlemektir, Temmuz sıcağında buz gibi suyla yüzümüzü yıkamaktır, uzaktan gelen tatlı bir melodiye kulak kabartmaktır, bir kitabın muhteşem cümlelerinde sarhoş olmaktır, kırmızı şarapla için yanması, başın hafifçe dönmesidir, denizde perilerin gözleri gibi parıldayan ışıltılardır, yumaklarla oynaşan şirin kedilerdir, ekmek kapmaya çalışan tombul serçelere gülüşlerimizdir, bütün bu küçük küçük şeyler, bu harika hoşluklar, varoluşun bütün bu muhteşem anları, ayrıntıları, işte onlardır, onları sevdiklerimizle, değer verdiklerimizle paylaşmaktır bize varoluşumuz için sonsuz minnet duyguları aşılayan, bizi varoluşa aşık eden!

Mehmet Murat ildan

No comments:

Post a Comment