Friday, September 11, 2009

Existenz Über Alles


Giordano Bruno, İtalyan felsefeci, rahip ve gökbilimcidir. Aristotelesçi evren görüşüne karşı olarak savunduğu Kopernikçi evren görüşleri nedeniyle kilise tarafından 1600 yılında Roma’da Campo dei Fiori meydanında diri diri yakılmıştı...
Görüşlerinden vazgeçseydi kilise onu affedecekti ve belki 30 yıl daha yaşamaya devam edecekti!.. Giordano'yu fikirlerinin arkasında dimdik durduğu için onu takdir edebiliriz, onu övebiliriz, ona hayran olabiliriz, ama meseleye "Varoluşçu" düşünce penceresinden bakarsak ki altından, elmastan yapılma bir penceredir bu, o gerçekten çok büyük bir yanlış, delice bir iş yapmıştır! Kendisini kurtarmalıydı, fikirlerini değil! Çünkü fikirler her zaman yeniden üretilebilirler!.. Her şey yalnızca yaşadıkça mümkündür!..

Galileo Galilei, Giordano gibi yakılmamak için 22 Haziran 1633 tarihinde kilise büyüklerinin önünde görüşlerini inkar edip özür dilemişti! Galileo, "Bedenen varoluşun" fikirlerden çok daha önemli olduğunu bilecek kadar zekiydi!.. Galileo, yaşamı seçti, doğru olanı yaptı!

Fikir dediğimiz gerçekte nedir ki? Yaşadıkça her zaman fikir üretilebilir; fikirler kaybolsa bile onları yeniden yaratabiliriz, çünkü kaynak biziz, kaynak yaşamdır, kaynak varoluştur. Yaşadıkça her şey mümkündür; her şey yalnızca yaşadıkça mümkündür.
Bu iki kişiden birinin hayatını tiyatro oyunu olarak yazmak istediğimde ben üstat Galileo'yu seçmiştim, çünkü Bruno'ya kızgındım, yaşamını kurtarmaya çalışmadığı için kızgındım. Hiçbir şey, hiçbir dava, hiçbir fikir yaşamdan daha kıymetli olamaz. Ben, fikirler uğruna ölünmesine her zaman ve kesinlikle karşıyım; varoluş her şeyin üzerindedir!.. Existenz Über Alles!..

Yine de bugün, dünyada pek çok olay olurken, Afganistan’da bombalar patlarken, İsrail Hamas’la savaşırken ben çok gerilere, yüzyıllar öncesine giderek yeniden Bruno'yu hatırladım, onu, her şeye rağmen bu cesur ve onurlu adamı düşündüm. Onun şu sözünü aşağıya aktararak yazımı bitiriyorum:

"Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım."

Mehmet Murat ildan

No comments:

Post a Comment