Saturday, September 12, 2009

ODTÜ Çatı Kafeterya



ODTÜ Çatı Kafeterya Endüstri Mühendisliğinin hemen yanında bulunmaktadır. Ben Fitness sonrasında akşam üzeri bazen buraya uğrarım. Araba parkında yer bulmak pek kolay olmaz. Özellikle 17.oo'dan sonra burası iyice kalabalık olur ve bazen oturacak yer bulmak bile imkansızlaşır.
Çatı'nın olduğu mekan eskiden ODTÜ'nün ilk özel kafeteryasıydı. O zamanki ismi Best Kafe'ydi. Daha çok İşletme bölümünden maddi durumu iyi öğrenciler gelirdi; biraz pahalı bir yerdi.
Şimdiki Çatı'da açık büfe ve gramaj sistemi ile yemek veriliyor. Yemekler tartılıyor, tabaklar porselen. Çeşit oldukça bol ama yine de iş yemeye gelince ben ne seçeceğime pek karar veremem. Pilav vardır mesela, ama ışık altında pırıl pırıl parıldar! Yani biraz fazla yağlıdır, insan aynaya bakar gibi pilava bakıp saçlarını düzeltebilir; ancak pirinç sevdiğimden pilav genellikle alırım. Değişik makarna türleri bulunur. Sosu bana biraz ağır geldiğinden makarnayı pek tercih etmem. Sade olarak ya da kaliteli bir bolognez sosla servis yapılsa kesinlikle tercih edebileceğim bir yemektir makarna.
Pişmiş halka soğan vardır, bu lezzetlidir; yeşil biber de közlerler, bu da lezizdir. Ispanaklı börek türü bir yemek de vardır, hiç denememiş olmakla birlikte ıspanaklı böreğe her seferinde alacakmışım gibi bakarım!.. Pilav yanına taze Ayşe kadın fasulye ve brokoli salatası aldığım sıkça olur. Yemeklere birkaç saniye bakarsanız bir anda arkanızda bir kuyruk oluştuğunu görürsünüz. Ardından da "Buyrun siz geçin, ben henüz karar veremedim," şeklinde bir açıklama uygun düşer; kibarlığın azaldığı bir dünyada bu kibarlık da havada kalabilir!..
Kabak Mücver diye bir şey gözünüze takılır; aslında benim kabak mücverden ziyade bu mücver sözcüğünün tuhaflığına kafam takılır. Mücver sanki mücevherden türemiş gibi durur!..
İleride dumanlar tütmektedir; hemen her zaman tavuk bonfile pişmektedir; zaman zaman mezgit balığı da yaparlar ama bu balık yeterli miktarda yağ olmayınca yüzeye yapışır, parçalanır. Ben hemen her seferinde balığımı birkaç parça halinde almışımdır.
Çatı'da salata çeşitleri, mezeler boldur, fakat bunların açıkta olmaları kışın biraz sorun yaratır. İnsanlar öksürürler ve doğrudan salatalara gider bu. Bunların önlerine koruyucu bir cam koymak sağlık açısından iyi olur. İşi insanlara bırakırsanız onlar doğrudan yemeklere öksürürler, sanki özellikle yemeğe nişan alırlar, çünkü düşünceli değildirler, ayrıntılara giremezler, hep yüzeyde kalırlar; yüzeyin insanları kalabalıktır!..
Çatı'ın ışıklandırması güzeldir; bir yere eski zaman avizelerinden konmuştur; başka bir yerde bir gramofon durur; eski zamanlara ait posterler ve fotoğraflar vardır duvarlarda. Çatı'daki en ilginç şeylerden biri ortalıkta dolaşan yaşlı bir teyzedir. Çatı'yı işleten kişidir bu. Hep aynı elbiseyi giyer; Meksikalılara özgü bir tür şal takar; ara sıra yemekleri tadıp beğenmedim diyerek yemekleri değiştirir, sanki kendi yemek zevki anlayışı mükemmelmiş gibi davranır. Doğrusu biraz bakımsız da bir teyzedir; yani ben onun hafif de olsa bir makyaj yaptığı günü hatırlamıyorum. İnsanlar yaşlandıklarında tıpkı gençliklerinde olduğu gibi yine bakımlı olmaya özen göstermelidirler bence. Ben bu teyzeyle hiç konuşmadım ancak hoş sohbet olduğu söylenir.
Oraya sürekli gelen gizemli bir adam da vardır ve kim olduğunu hiç öğrenemedim; ancak sürekli düşünceler içinde tek başına masada oturan biridir bu. Çatı'ın iyi yanı sigara kesinlikle yasaklanmıştır. ODTÜ'deki Çarşı ise maalesef henüz duman altıdır. Belki de rektörlük orayı sigara içme, zehirlenme ve zehirleme bölgesi olarak bırakmıştır. Sigara içilen bir mekanda uygarlık kalmaz; kirlilik saflığı bozar. Geçmişte ben çok fazla sigaralı ortamlarda bulundum, ancak şimdi sigara beni rahatsız etmektedir.
Japonya'da daha ilginç bir şeye rastlamıştım; çok popüler olan bazı kafelerde özellikle hafta sonları müşteriler sürekli oturmasınlar diye sigara içilen bölümlerdeki havalandırmayı kapatmaktadırlar. Ben bir keresinde böyle bir yeri gördüğümde hayret etmiştim çünkü havalandırması kapatılmış o sigara içilen yerde görüş mesafesi 3 metreye kadar düşmüştü!.. Bu arada Çatı'da sigara içmesine izi verilen bir kişi vardır, o da yukarıda bahsettiğim yaşlı teyzedir. Evet, işletme sahibi olduğu için bazen elinde sigarayla dolaştığı görülür ve bu da mecburen hoş görülür!..
Çatı gerçekten iyi para kazanan, deyim yerindeyse para basan bir yer. Öğrencilerin bazıları okuldan İsa Faika gibi yurtlara giderken arada Çatı'da mola vermekteler. Çatı stratejik bir noktada durmaktadır. Pek çok mühendislik binası buraya yakındır.
Yukarıda ışıklandırmadan bahsetmiştim, bu gerçekten önemli. Hemen yan taraftaki Endüstri bölümü içinde bir kantin var; içeriyi beyaz floresan lambalarla aydınlatmışlar ve hoş, romantik bir atmosfer yakalanamamış, ışıklardan dolayı soğuk bir havası var. Ortam, işin neredeyse yarısıdır; öteki yarısıysa yiyeceklerin kalitesidir!..
Çatı'daki yiyeceklere dönecek olursam, rengarenk yaş pastalar, kabak tatlısı, aşure, keşkül, cheesecake, brokoli salatası, enginar, kereviz, pizza, kıymalı pide, kavunlu milkshake, baklava, semiz otlu salata, çiğ köfte ve daha onlarca çeşit var.
Çatı'nın iç mekanını güzel kılan en önemli faktör bence tahtadan yapılma çatısıdır. Biraz Avrupa'daki birahaneleri de andırır. Saatlerce oturanlara hiç kimse artık kalkın demez; o açıdan özgür bir ortam vardır. Lord koltuğu ya da kral koltuğu diyebileceğim 2 adet de biraz gösterişli sayılabilecek koltuk vardır. Ancak kışın bu koltuklara arka kapıdan soğuk eser!.. ODTÜ'de bu tür yerleri kaliteyi de daha yükselterek çoğaltmak gerekir.
Mehmet Murat ildan

No comments:

Post a Comment